ÇAKIL TAŞLARINDA BİLİM
Eskiden çakıl taşları kullanılarak hesap yapılırdı. Hatta bu iş öyle bir sistematiğe
bağlanmıştı ki hesap yapmak için masalar vardı. Bu masaların üzerindeki belli çizgilere sayıları
temsil etmek için taşlar konur ve belli kurallara göre bu taşların yerleri değiştirildiği zaman dört işlem
gerçekleştirilmiş olurdu.
17. yüzyılda Newton ve Leibniz'in geliştirdiği hesap teknikleri o kadar güçlüydü ki her yerde bu teknikler kullanılmaya başlandı. Ve bunun sonucu olarak da bu tekniklere bir isim vermek gerekti. İşte o zaman bu çakıl taşlan yine gündeme geldi. İnsanlar yüzlerce yıldır beraber oldukları çakıl taşlarını atarken "Hiç olmazsa ismini tutalım" dediler ve Newton ve Leibniz'in geliştirdiği bu hesap tekniğine Latince "çakıl taşı" anlamında "calculus" dendi. Türkçede de biz bu hesap tekniğine "yüksek matematik" ya da "analiz" diyoruz.
Yüksek matematiğin ruhunu, ana fikrini size kısaca anlatabilirim. Anlatabilirim çünkü aradan 300 yıl geçti. Bizim bu fikirleri hazmetmemiz için yeteri kadar zaman vardı. Yüksek matematik kısaca şu probleme cevap veriyor; bir uçak kalkıştan inişe kadar olan sürede en yüksek noktasına nerede erişir? Uçak yükselirken en yüksek noktasında değil, çünkü hâlâ yükseliyor. İnerken de en yüksek noktasında değil, çünkü her an iniyor. Demek ki uçağın en yüksek noktası yükselişle alçalış arasında, ne yükselişin ne de alçalışın olduğu bir yerde. Biz buna teknik olarak "bir fonksiyonun türevini alıp sıfıra eşitlemek" diyoruz.
Bakın size bu kadar teknik bir şeyi gayet rahat anlattım. Çünkü 300 yıldır bu fikirlerin içindeyiz. Oysa 300 yıl önce bu fikirler üniversitede sadece başkalarının "çatlak" dediği kişiler tarafından konuşulan, araştırma konusu bilgilerdi. Bunları kendi aralarında tartışıyorlar ama bir avuç kişinin dışında kimse buna inanmıyordu. Peki bugün üniversitelerde araştırma seviyesinde neler tartışılıyor? Bu "çatlak" dediğimiz kimseler neleri araştırıyor? Bunu bugün anlatmam elbette mümkün değil. Bu fikirleri hazmetmemiz için herhalde bir 300 yıl daha geçecek. O zaman bugünkü araştırma konusu olan matematik problemlerini belki torunlarımız birbirlerine rahatça anlatabilecekler...
17. yüzyılda Newton ve Leibniz'in geliştirdiği hesap teknikleri o kadar güçlüydü ki her yerde bu teknikler kullanılmaya başlandı. Ve bunun sonucu olarak da bu tekniklere bir isim vermek gerekti. İşte o zaman bu çakıl taşlan yine gündeme geldi. İnsanlar yüzlerce yıldır beraber oldukları çakıl taşlarını atarken "Hiç olmazsa ismini tutalım" dediler ve Newton ve Leibniz'in geliştirdiği bu hesap tekniğine Latince "çakıl taşı" anlamında "calculus" dendi. Türkçede de biz bu hesap tekniğine "yüksek matematik" ya da "analiz" diyoruz.
Yüksek matematiğin ruhunu, ana fikrini size kısaca anlatabilirim. Anlatabilirim çünkü aradan 300 yıl geçti. Bizim bu fikirleri hazmetmemiz için yeteri kadar zaman vardı. Yüksek matematik kısaca şu probleme cevap veriyor; bir uçak kalkıştan inişe kadar olan sürede en yüksek noktasına nerede erişir? Uçak yükselirken en yüksek noktasında değil, çünkü hâlâ yükseliyor. İnerken de en yüksek noktasında değil, çünkü her an iniyor. Demek ki uçağın en yüksek noktası yükselişle alçalış arasında, ne yükselişin ne de alçalışın olduğu bir yerde. Biz buna teknik olarak "bir fonksiyonun türevini alıp sıfıra eşitlemek" diyoruz.
Bakın size bu kadar teknik bir şeyi gayet rahat anlattım. Çünkü 300 yıldır bu fikirlerin içindeyiz. Oysa 300 yıl önce bu fikirler üniversitede sadece başkalarının "çatlak" dediği kişiler tarafından konuşulan, araştırma konusu bilgilerdi. Bunları kendi aralarında tartışıyorlar ama bir avuç kişinin dışında kimse buna inanmıyordu. Peki bugün üniversitelerde araştırma seviyesinde neler tartışılıyor? Bu "çatlak" dediğimiz kimseler neleri araştırıyor? Bunu bugün anlatmam elbette mümkün değil. Bu fikirleri hazmetmemiz için herhalde bir 300 yıl daha geçecek. O zaman bugünkü araştırma konusu olan matematik problemlerini belki torunlarımız birbirlerine rahatça anlatabilecekler...